Sayfalar

17 Ocak 2012 Salı

Her şey çok hızlı.

Akıp giden bunca anlamsız görüntülere, seslere, durumlara, can yakan, aklı yoran her şeye, tembelliğimle, hareketsizliğimle karşı koymaya çalışıyorum. Uykularımı, uyuyup uyanmalarımı yavaşlatmaya çalışıyorum. Bunların arasında kalan, hayat denilen akıp giden her şeyin içindeki ayrıntıların hızına yine yetişemiyorum. Durup düşüneyim diyorum da, kolayca yakalayamıyorum.

Çöller en uygun yer. Zamandan ve hareketten soyutlanmış, kaybolmak için en iyi yerler. Hiçbir şeyin olmadığı, hiçbir şeyin akmadığı yerlerde; çok önceleri görülmüş görüntüleri, duyulmuş sesleri, maruz kalınmış durumları, can yakan, aklı yoran, sevindiren, mutlu eden her şeyi yaşamanın tadına varabilirim.

Benim ilacım çöl, ama dayanabileceğimi zannetmiyorum.
(Bu cümlemin üstünde dikkatle durulmasını rica ediyorum, bu bir vasıfsız blog yazarının acınası çırpınışıdır).




Klip başlı başına, her karesinden binbir anlam çıkarılabilecek cinsten. İzleyip izleyip çöle kaçasım geliyor, ki bu kendimi en güzel aldatmalarımdan bir tanesi.(ki bağlacıyla bu aralar sorunum olduğundan bahsetmiş miydim?)

(Bazen -bazan- saçmalamak insana çok iyi gelebilir)

8 yorum:

Eylül, dedi ki...

bazan saçmalamak insana çok iyi gelebilir. mükemmel metod olabilir, nasıl saçmalayabilindiğini öğrenebilirsem elbet.

hem bedensel taşınmalar yaşamadan gözleri kapayınca da olabilirsin çölde. hiç zor değil. denedim oldu bile.

abuk dedi ki...

saçmalamak olmayınca bana göre, insan şiştikçe şişiyor. en güzel rahatlama yolu. herkesin de kendisine göre bir saçmalama yöntemi vardır elbet?

hayal yöntemi de en uygulanası.

MİSİ dedi ki...

klip berbat, yazı değil...

negatif dedi ki...

hangi ayrıntıların hızına yetişemiyorsun? her şeye yetişmeye mi çalışıyorsun acaba?

senin ilacın ne biliyorum ben, ama kıyamıyorum sana. kendine kıy, kendinden vazgeç, kendini hırpala. iyi olursun. benim elimi kana bulama.

birçok şeyin cevabını biliyorsun. bildiklerini uygulamak için hayatının ortasına atom bombası atılmasını mı bekliyorsun? bilirim böylesini çok istersin. yok olmayı, kaybolmayı. ne kadar kolay.

hayatını mahvedecekler. şu an yaşadıklarının ne kadar kıymetli olduğunu o zaman anlayacaksın. illa "mafolman" mı gerek anlaman için? mahvolman mı gerek? musibet-nasihat.

suratının ortasına bir yumruk patlatasım var.

bu yorumu yazmamaya söz vermiştim.

sevgilerimlen.

Adsız dedi ki...

'Hayatında "Siddhartha"yı okumuş birisi, kıyılar arasında dolaşan bir kayıkçı olmak ister. Kıyılara ayak basıp karşılıklı kıyıların birisinde ömür boyu yer almaktansa; kıyıları ve kıyılardan gelip geçenleri izlemeyi ister. Onun amacı hayatı boyunca kendisini aramaktır.'
Çok etkilendim, Sidarta gençlik yıllarımda okuduğum ve en çok etkisinde kaldığım eserdir, hala onun yerini tutan bir eser olmamıştır. simyacı bile bu 'arayış'hikayesinin önüne geçememiştir bende, Sırf bu başlık için bile bu bloun müdavimi olabilirim:)

abuk dedi ki...

"Siddhartha" arayış hikayeleri içerisinde nazarımda en ön sırada hep.

Açıkçası blog başlığındaki o yazıyı birkaç önce değiştirmeyi düşünüyordum ama bu yorumunuzdan sonra vazgeçtim:))

Adsız dedi ki...

negatif durumu oldukça pozitif bir biçimde izah etmiş..)

yol izi dedi ki...

bu yazı da bana Kemal Sayar'ın "yavaşla" kitabında tabir ettiği halleri çağrıştırdı.
Klibi de daha düşünmeye açık ve yavaş bir anımda tekrar izlemeliyim. Hızlı bir sörf anında denk geldim.Benim de son zaman en çok taktığım durumlardan bir bu hız muhabbeti. Bu arada klipteki küçük prens göndermesi güzel.)