Sayfalar

2 Ekim 2011 Pazar

Bir kazanç kapısı olarak "Yazarlık Kursları"

Kaç zamandır düşünüyorum, düşünüyorum, bir türlü mantıklı bir açıklama getiremedim kendi kendime. Şu son günlerde iyice artan "yazarlık kursları"nı anlamlandıramıyorum bir türlü. Bir de insanlar, bu kurslara deli gibi para akıtıyor.

Başka bir adlandırması da var; "Yaratıcı Yazarlık"! Ben ömrümde böylesine saçma bir isim görmedim. Yazar dediğin insan zaten, "yaratcılığı" içerisinde barındırır. Yazdığı hikayesinde, romanında, şiirinde yeni dünyalar yaratır. Dünya derken de, tamamen "kurmaca bir dünya". Haliyle, yazarın önüne "yaratıcı" ismini getirince, "ultra brutal grind core" tadında bir hava yakalıyoruz sanırım.

İnsan bu kursları duyunca da cidden beklenti içerisine giriyor. Bakıyorum bakıyorum, hiç öyle ahım şahım bir yazar da çıkaramadı bu kurslar sanırım. Cidden, bu kurslara deli gibi para akıtıp da; kursu bitiren insanlar en sonunda "yazar" olabiliyorlar mı? Çok merak içerisindeyim. Resmen dert ettim kendime bunu. Şayet ki, bitirip de iyi, beğenilen bir yazar varsa benim duymadığım, beni uyarın! Ben de bu yazımı yiyeyim keyifle. Hiç de gocunmam.

Ama düşündükçe, eğleniyorum. Düşünsenize;

Ders: Yaratıcı Yazarlık
Konu: Hayal Dünyasını Geliştirmek
Süre: 1.5 saat

Kurstaki öğretmen tadındaki yazar şöyle sesleniyor sınıftakilere;

-"Evet arkadaşlar. Bugünkü dersimizde, hayal dünyamızın sınırlarını zorlayacağız. Başlangıç olarak da, Kendinizi okyanusta bir balık olarak hayal etmenizi ve okyanustaki maceralarınızı yazmanızı istiyorum. Süreniz 1.5 saat. Bu ders süresince bir yazı bekliyorum sizden."

Bu ders sırasında, koca felli insanların dillerini dışarıya çıkararak da kalemi ısırarak düşünme maceralarını hayal ediyorum. Çok zevkli. Ha, ama böyle bir ders, çocuklar fazlasıyla yararlı bir ders olur. Bunu da hatırlatmakta, hakkını vermekte fayda var çocuklar üzerinde. Onlar yeter ki kendi sınırsız hayal dünyalarını böylesine hür bir şekilde anlatmaya teşvik edilsinler. Ne cevherler çıkıyor o zaman. Ama işte, yaşlı başlı insanların, "ben yazar olacam yeeaa" deyip de bu kurslara koşup da deli gibi para akıtması komiğime gidiyor cidden. Bizim büyük yazarlarımız, ya da hadi ortalama yazarlarımız da diyelim, böyle kurslarda falan yazar olmadı. Çünkü; "Okumadan yazılmaz!" Okudukça, biriktikçe, taştıkça yazabilirsiniz. Yoksa istediğiniz kadar kıvranın, nafile.

7 yorum:

negatif dedi ki...

"Yaratıcı Yazarlık" devşirme bir kavram. Yazıcı, yazman, yazar kavramları birbirinden tam olarak ayırt edilemeyince yazar kavramının başına "yaratıcı" sıfatı eklenmiş. "Yaratıcı" sihirli bir sözcük, insanın bakışını değiştiriyor. Örnek vereyim, etkisini hep beraber görelim:
1. Yazar Tuna Kiremitçi (Altını çizmek isterdim bunun) yeni kitabında aşkın günlük hayattaki kullanımından bahsediyor. (Gastede yazan Tuna Kiremitçi'den bahsediyor burada)
2. Yaratıcı yazar Tuna Kiremitçi aşkı yarattı. (Bu da büyük edebiyat insanı, üstad Tuna Kiremitçi'den bahsediyor.)
İki örnek arasında önemli bir fark var ve önemli bir ortak nokta var. Beni anlıyorsun değil mi?

Yaratıcılık zaten yazarlığın bir parçası diyorsun. Öyle düşünülebilir ama bu "yaratıcı" sıfatının kattığı farklı anlamlar var. "Yönetmenle" "yaratıcı yönetmen" arasında da fark vardır. Burada oturup bunu anlatmayacağım. "Yaratıcı" bir kavramdır yani, gerisini araştır öğren. Adam ol!

Yaratıcı yazarlık kursları kimseyi yazar yapamazsa da hobi olarak yazmak isteyenler için eğlenceli olabilir. O kurslarda genellikle insanların nasıl yazar olamayacağı anlatılır. Büyük yazarlar hakkında büyük laflar edilir, yazmak isteyenler kendilerini küçük hisseder ve hımm bu iş demek ki böyle oluyormuş, ben çok yetersizim, aman da yazmak ne zormuş, ne sıkıcıymış falan derler. Mekanik bir düzen kurulmuştur, his yoktur o kurslarda. Ya da ben uyduruyorum bunları. Boşuna sallamıyorum bunları.

Bir insanın yaratıcı yazarlık kursundan alacaklarının hepsini sohbetlerimizde biz birbirimize verebiliriz. Hem beleş hem daha zevkli. Bence Semih Gümüş'ten çok daha faydalı bir insansın. Ama seni kimse bilmiyor işte. İnsanlar tanımadıkları (veya "tanınmayan") insanları saatlerce dinlemezler. Başkalarına kendilerini dinletmek için bir de para isteyen insanlardan hayır beklemem. Başkalarını dinlemek için para vermek zorunda hisseden insanlardan da yazar olmaz.

Çocuklar. Çocuklar. Onlar için üzülüyorum. Kendi çocukluğum için de üzülüyorum. Çocukların hayal gücü zaten çok gelişkin. Okullarda onların hayallerini alırlar. Eğitmek öğütmektir. Ama öğütmek "Ö-"den gelmez. Öğretmek doldurmaktır, yığmaktır, nefes alacak yer bırakmamaktır. Bu ülkede böyle en azından.

Niye bunlar böyle diye sormayacağım. Asıl demek istediğim, yazmak bir araçtır. İnsanlar bunu amaç haline getirmeye çalışıyorlar. Yaratıcı yazarlık kursları insanların amaçsızlığının üzerine kurulur. Yine de tümden yadsımamak lazım o kursları. Ortak bir çalışma yapılıyor, kurmacanın ne olduğundan bahsediliyor. İnsanlar birbirlerine baka baka kararıyorlar. Benim anlamadığım da bu zaten. Kendi başına bir şey yapamayan insanlardan yazar olmasını nasıl bekleriz?

Amaçsız insanlar araçları amaç haline getirmeye ne meraklı değil mi?

Türkçe kaynak eksik. O kurslar kitapların yerini almaya çalışıyor. Dışarıda bu konuda bir sürü kitap var, on tanesini Türkçe'ye çevirseler yazarlık kurslarına gidenler yarı yarıya azalır. Ya da ben tam bir hayalperestim. Okuyan insanların kursta ne işi var. "Biri beni dürtmeden çalışamıyorum, illa biri beni gaza getirecek ki bir şeyler yapabileyim" diyen bir yığın insanın olduğu yerde kitap var diye kursa gitmez mi hiç insanlar? Okumak zor gelir, yine kursa giderler. Bu yüzden de yazar çıkmaz o kurslardan.

Saatlerce anlatayım mı abukum? Niye beni gaza getiriyorsun?

Şarkı yollayayım sana, sonra da alıp başımı gideyim. Çok işim var benim :(
http://www.youtube.com/watch?v=IwOMnIuAGOY&ob=av2e

alter ego dedi ki...

Yazarlık kursu elbette saçmalığın daniskası ve böyle bir saçmalığı dile getirdiğin için öpüyorum seni yanaklarından.
Ve kendimce bir şeyler eklemek istiyorum;
Senin bahsettiğin gibi yazar olmak için okumanın da yeteceğini düşünmüyorum ben. Ama elbette senin de ifade ettiğin gibi bol bol okuyan bir insanın yazar olması, bu kurslara giden insanların yazar olmasından daha olasıdır. Neden herkes yazar olamaz; çünkü yazarlık bir tür sanatsal yetenek gibi geliyor bana. Mesela ben yazarlığı Dostoyevski okurken iliklerime kadar hissedebiliyorum. Çünkü adam yazar olmak için yaratılmış adeta. Kurgusuyla, anlatımıyla, tahlilleriyle her şeyiyle adam yazıyor yani. Günümüzde birçok bilim (psikoloji, sosyoloji vs.) alanında Dostoyevski’nin kendilerine öncülük ettiğinden bahsediyor. Yani adam kendini o denli aşmış ki, o zaman için var olmayan bilimsel kavramların adı konmasa da bilincindeymiş. Yazarlık bana göre böyle bir şeydir işte. Şimdi adı konan bir takım bilimlerle, belli metodolojilerle insanlara yazarlık öğretmeye kalkanlar oturup Dostoyevski okusunlar ve yaptıkları işten utansınlar diyebilirim ancak.

bilge dedi ki...

biz bir arkadaşımla araştırmıştık bunları.

Bazı ünlü yazarlar falan da gitmiş de, şöyle bir şey var: Müjdat Gezer'in okulundaki yaratıcı yazarlık atölyesine gidelim dedik, Sevin Okyay'la konuştuk, "çok piyasa işi öğretiyorlar" dedi.

Murat Gülsoy'unki bizim okulda 700 lira. bir gün o kadar param olursa bir şeyler kaparım diye giderim belki, bilmiyorum.

Semih Gümüş'ünki var bir de. onun problemi kendisinin yazar olmaması ki çok önemli bi sorun bence.

yazmanın büyük bir kısmının uğraşmakla öğrenilebileceğini söyler kendisi de yazan bir hocam. ben buna pek inanmıyorum; heves, yaratıcılık, yazarlık hassasiyeti öğretilemez bence de. buralarda bir şey öğrenmek için hiç ama hiç bilmemek lazım galiba. onun haricinde dediğin gibi çok bir şey katacağını sanmıyorum. bir gün gidersem anlarım belki.

nomen dedi ki...

Her gün aynı saatte "teknik" bir ustalıkla yastığına kafasını koyup yatan ve bir kez bile uykusuzluk çekmeden deliksiz uyuyabilenler; hayal kurmanın zahmetli ve kaygan zeminlerinde harcayacak zamanı olmayan kıymetli vakti nakit belleyenler; çok yiyip zayıf kalmak, az bilip bilge olmak,bilge olup az yanılmak, az yanılıp yenilmemek isteyenler; süreçler üzerine değil sonuçlar üzerine kafa yoranlar; kısaca pratik zekalı kolaycılar her dönem "hallederiz" mantığına yeni önermeler ekleme konusunda ne kadar da azimliler! Yazınızı gülümseyerek okudum ve hiç fark etmediğim türden bir beyhude kolaycılığın mizahına sayenizde ilgi duydum.

İçinde bulunduğumuz finans-kapital gayretkeşliği, insana dair tüm arzu,delilik,yaratım ve imreni düzeylerini sistemin birer ticari nesneye çevirme muhasebesine konu edebiliyor. "Dost Kazanmanın On Altın Kuralı", "Yüreğinin Götürdüğü Yere Gitmenin En Ucuz Bileti" "Erkekleri/Kadınları Anlama Sanatı" ya da "Yaratıcı Yazarlık Kursları" hep bu tüccar güdüsünün parlak buluşları. Masallardan, mucizelerden koparılan ve güya rasyonel ilkelerin bilimsel güvenliğine çağrılan yeni zamanın en anti-rasyonel insan tipi için nasıl da gülünç dijital hikayeler bunlar. Ama iman edeni hayli fazla; müridi günden güne artan bu saçma dinin misyonerlerinin başarısını nasıl inkar edebiliriz. "Bir krem kullanarak ebedi gençliğe kavuşma" hayali kuran bunca zavallı donuk beyinler içinde, elbet yaratıcılık süreçlerini teknik proseslere indirgeyen mantığın izlerine de rastlayacağız.

Sanırım biraz uzattım.

Bir kez hayatın sert kayalarına dizlerini çarpmamış bir güruhun, "acı" ve "keder" konusunda konuşma ve yazma arzusunu ne tetikliyor acaba?
Bilmezler mi ki; planlı programlı, zevkleri de hüznü de aynı dengeli "erdem"le yaşayagelen insanların yazmak için; bütün duygu durumlarını dibine kadar tecrübe etmiş, dünyayı kendisinden fazla umursayan ezeli mağlupların, kendi düşen olmadıkları için sessizce izbelerinde ağlayanların, müzmin yalnızların; yani yazıda ve hurufatta bir tutamak arayan kalem erbabının neredyse yaşamak için bir sebebi yoktur.

Aslında yaratıcı yazarlık kursları değil de; hayata "diğerleri" gibi adapte olma veya planlı tutunma araçları geliştirme konusunda kurslar açılsaydı, belki bazılarımız da bunu denerdik.

Çünkü asıl imrenilesi yetenek sahipleri, tasasız biçimde hayata tutunma başarısı göstermiş; üstüne üstlük bir de "yazar" olma hevesindeki acar elemanlar değil mi?

Ellerinize sağlık gerçekten. Açılımlar ve çağrışımlara yol veren bir konuya değindiniz; teşekkürler.

öykü dedi ki...

çok cahıl kalmısım

yaratıcı yazarlık kursu !


ılk sayenızde ogrendım boyle bır seyı

Ama anlatımınız gulumsettı benı Kalem uclarını kemıren kellı fellı ınsanları gözumun onune getırdım
hayal alemıne dalmıs yazmaya calısırken

Tatlıydı:)

negatif dedi ki...

http://yazarodasi.blogspot.com/2011/10/iki-yazarlk-atolyesi-incelemesi-2.html

abuk dedi ki...

negatif;

sana uygun bir zamanda izahlarımı sunacağım. sunacağım diyorum bak buraya dikkat et, burası önemli. başka da bir şey demiyorum. bana mümkünse tuna kiremitçi hiç deme.

alter ego;

bak dediğin gibi bir dosteyevski bile onlarca yazara bedel. onlarca da değil abartarak söyleyeyim yüzlerce. abartma da değil bildiğin doğru söylem oldu bu. birazcık bakıp feyz alsınlar.

bilge;

adlarını belirtmek istesem de belirtmediğim insanları belirtmişsin. o zaman yazının amacı yerine ulaşmış demektir. murat gülsoy olsun, semih gümüş olsun bu işten güzel para kazanıyorlar. hele ki semih gümüş denilen adam "yazar" olamamasına rağmen. biz o yüzden diyoruz ki, semih gümüş olmaktansa, hiçbir şey olmamak daha iyidir diye.

nomen;

çok doğru söylemişsiniz. yazarlık için belirli bir okuma birikiminin yanında sözcükleri kullanma "yeteneği" de gerekiyor. aslında bu yetenek kısmı diğerlerine nazaran daha ağır basan bir şey. tabi ki, yaşam hikayesi, insanın başından geçenler ve özellikle de herhangi bir şeyden yoksunluk (mutluluk, sevgi, anne, baba vs) da daha yatkın hale getiriyor. bizdeki türk şiirinde şairlere baktığımızda da birçoğunun çocukken "anneleri" ölüyor mesela. erkek evlat için çocuk yaşta "anne"den yoksunluk, kapanmayacak yaralara sebebiyet veriyor. şiirlerine yansıyor vs. aslında birçok bileşkeden meydana gelen bir "hamur" yazar. öyle dediğiniz gibi "mutluluğun sırları", kalbinin götürdüğü yere git" tarzı kişisel gelişim tadı almaya başlayan kurslarda öğrenilebilecek bir şey değil. insanların cahilliklerine üzülüyorum bazen, ve en üzüldüğüm kısımsa, "yazar" kisvesi altında bu işi paraya döküp de kazanç sağlamaya çalışan "edebiyatla uğraşan" ön plandaki insanları görüyor olmak. popüler dünyanın gözü çıksın diyorum.

öykü;

:) evet hayal edince fazlasıyla komik görünüyorlar. bir de çocuk gibi kıvranmalarını, ödevlerini falan unutunca yalan uydurmaları da işin içine giriyorsa tam seyirlik.

negatif;

yazıyı okudum.