Sayfalar

16 Ağustos 2011 Salı

Başıma Bir Şey Gelmeyecekse, Charles Bukowski'yi Sevmiyorum

Bukowski' yi sevmiyorum. Çok sert bir giriş oldu bu ama, nedense içimde bir nefret uyandırıyor bu adam. Bu ülkede binlerce seveni var. Onlarla Bukowski konuşmaya çabalamak neredeyse imkansız. Onlar da haklı, sonuçta edebiyat denilen şey tamamen zevke yönelik bir şey. Ama ne bileyim, bu tür bir adamın böylesine delice seviliyor oluşu beni kahrediyor.

Neden sevmediğime gelirsek, iki önemli nedeni var bunun. Birincisi, bu adamın "Sıcak Su Müziği" adında küçük hikayelerinin olduğu bir kitabını okudum çok önceleri. Belki benim hatam bilemiyorum, Bukowski' yi okumaya başlamak için doğru kitap bu muydu? O zaman için de pek sorgulamadım. Kitabın ilk sayfalarından itibaren zar zor ilerleyebildim. Her sayfada; "osurdum, geğirdim, sıçtım, şu kadar kadınla seviştim" gibi sözcüklerin defalarca geçmesiydi. Bukowski severlere göre, bu onun özelliğiymiş, anlatılmayanları anlatıyor, kimsenin anlatmaya cesaret edemeyeceği pislikleri dile getiriyormuş. Benim edebiyat zevkime göre de, edebiyatta her şey anlatılabilir, ama belirli bir dozu olmalı bunların. Aynı sözcükler sürekli tekrar edilirse her sayfada, kimse kusura bakmasın o kitap beş para etmez olur benim için. Yazarın bu tür şeyleri sürekli dile getirmesine gerek yoktur, zaten okuyucu bunları kafasında tamamlar. Ben bu tür şeyleri dile getirdiğim zaman, bir Bukowski severin karşısında, "edebiyattan zerre anlamayan bir insan" olarak suçlanıyorum. Edebî zevkim hiç yokmuş benim. Varsa yoksa, kalıplar arasına sıkışıp kalmış, yazarlara odaklanmışım, böylesine sınırları olmayan, MİKKEMMEL bir yazarı anlayamıyormuşum bu yüzden (nerelerimle gülebildiğimi az çok tahmin edebilmişsinizdir umarım). Sürekli, her sayfada "osurdum, geğirdim, sıçtım, seviştim" kalıpları, kalıp değil çünkü, bambaşka bir olay. Sırf bu yüzden ben Bukowski'yi anlayamadım, kitabı yarıda bıraktım, sıkılıp attım bir köşeye (köşeye fırlatıp atmamın nedenini şimdi anlatacağım).

Bir ikinci nedeni (benim için en büyük sebebi) ise, kitabı okurken, ortasındaki bir hikayede şu cümleleri görmemdi;

-"Hesse okumuş muydun?"
-"Hayır, eşcinsel değilim."

Şu cümleleri defalarca okudum. Acaba ben sıkıldığım için anlamsızca sözcükler mi üretiyorum kendi kendime diye. Fakat, defalarca okumama rağmen, cümleler değişmedi. Hermman Hesse gibi bir yazarı okumakla, eşcinselliğin ne alakası olabilir diye kendime sorup durdum. Ama bir alaka göremedim. Şimdi burada, "homofobik" olmakla bile suçlanabilirim. Kaldı ki, ben bir Bukowski severe şu cümleleri söylediğimde, "sen homofobiksin sanırım" diye suçlanmışlığım da vardır. Şimdi, bu cümleleri kuran Bukowski homofobik olmuyor da, ben, Hesse'ye karşı böyle bir suçlama getiren Bukowski'yi eleştirdiğimde "homofobik" oluyorum. Ayarlarımla fazla oynamışlardır evet. Hesse'nin benim hayatımda çok önemli bir yeri var onu belirteyim hemen. Benim okuma serüvenimi başlatıp körükleyen kitap Hesse'nin "Narziss ve Goldmund" kitabıdır. Benim gibi bir insan da, Bukowski'nin kitabında, "Hesse okumak, eşcinselliktir" mesaj içerikli cümlesini okuyunca ne yapsın sorarım size? Kitabı kapatıp, doğruca uzağa fırlattım. Öyle, abartmıyorum ciddi anlamda alıp fırlattım duvara doğru. Ve işin en komik tarafı da az önce söylediğim gibi, bu cümleleri yazan adamın, homofobik olmaması ama benim bundan şikayetçi olduğumu dile getirdiğimde benim homofobik olmam. Oh ne ala memleket değil mi?

Bir taraftan, Bukowski'nin birkaç güzel şiiri var. Onları ayırıyorum. Ama nedense düz yazıları berbat. Sevenlerine hiçbir şekilde bir şey söyleme hakkım yok, sevdiği yazarı okumakta serbest herkes. Ama yeri geldiğinde, bir Bukowski severle Bukowski tartışmaya başladıktan sonra, çok kötü bir şekilde bitiyor tartışma. Ortası yok. Seven yere göğe sığdıramıyor, dünya üzerindeki en iyi yazar sıfatı verip dokunulmaz ilan ediyor, sevmeyen de (benim gibi) ölesiye nefret ediyor bu adamdan. Daha sonra birkaç kitabını okumaya çalıştım ama başarılı olamadım, birkaç sayfadan sonra sıkılıp bıraktım. Benim edebiyat zevkime göre değil adamın yazdıkları. Hatta daha da ileriye gidip diyebilirim ki; hiçbir şekilde bir edebiyat sınıfına sokulmaması gereken bir yazar. Sırf şu sebepler yüzünden diyorum ki; "Başıma bir şey gelmeyecekse Charles Bukowski'yi sevmiyorum".

5 yorum:

negatif dedi ki...

bukowski'yi neden sevmediğini anladım da bu yüzden başına bir şey geleceğini düşünmeni anlayamadım.

bukowski sevmiyorum. popüler bir yazar olduğu için bile. bazıları onu savunurken yeraltı edebiyatı falan der, 'yerlatını görmeseydik' inanırdık. bukowski yeraltı edebiyatı yapmıyor. bu yüzden de bu şekilde savunulamaz. içip içip yazmış işte. yazmasında da sorun yok, ama edebiyat klişelerini yıkıyor falan gibi şeyler duyuyorum hakkında, buna gıcık oluyorum.

Bokun içindeki Bukowski her baktığı yerde bok görür mü görmez mi? (bir an kendimi tutanak yazıyorum sandım.) neyse ya , sen her şeyin doğrusunu biliyosun, her şeyin iyisini biliyosun tamam mı? (Bukowski'ye dedim bunu)

Bukowski öyle görüyor. Ben çişimi yapıyorum diğer insanlar gibi. Çiş de yazarım. Ama bu bir başkaldırı değildir. Bir sürü blog yazarı var. Bu insanlar bir şeyler yazdıkları için edebiyatçı falan mı oluyorlar? Ben çiş yazınca aşmış edebiyatçı mı olucam. Ne güzel o zaman ya.

Çiş deyince:

"Biz ta eskiden beri
biz burda bir avuç insan
birbirbirimizden habersiz
aynı şiiri yazar idik
aynı şarkıyı söyler idik
aynı duvara işer idik"

Bu edebiyattır. Bu güzeldir.
Bukowski bunu yapmıyor ama. Bukowski gerçekten sıçıyor.

Neyse. Ciddiyet.

Bukowski'nin gerçekten güzel yazdığını, iyi bir edebiyat insanı olduğunu düşündüren bazı 'şeyler'ini de okudum. Ama bu onu sevdiğim anlamına gelmiyor. Edebî değerine çok bir şey söylemek istemiyorum, ama bana göre değil bu adam. Tamamen öznel bakıyorum ve dilediğimi söyleyebilirim bu açıdan. Onu savunanlar da bizim insanımızın genel hastalığına yakalanmışlar.

Bukowski'yi yolda görsek ve ona "lan sen ne biçim yazıyon, adam ol azcık" desek bize dönüp "kendimi ibne gibi hissediyorum, hiçbir şey hissetmemekten iyidir diğmi amaağ" der. Bukowski okuyanlar da hayır sen Bukowski'ye laf edemezsin, yok ona kötü yazıyor diyemezsin, vay efendim sen edebiyattan ne anlarsın falan der. Bukowski onları görse sigigit bi çay koy gel lan der.

Çok tuhaf oldu ama, öyle. Çünkü öyle. Benim biloğa da beklerim naçizane.

golgesinebasanadam.blogspot.com

(bkz: ironi)

abuk dedi ki...

ben artık tartışmaktan vazgeçtim cidden seven tapan ne yapıyorsa yapsın :))

ama örneklerini çok görüyoruz twitter sağolsun, ünlü kişilerin de aslında normal bir insan olduklarını hatırlattı bizlere. bir de başka güruh var, bu ünlüleri takip edip de her söylediklerine inadına laf sokmaya çalışanlar. akıl alacak gibi değil neyse çok farklı yerlere gidiyor konu keselim burada :)) bir ara bukowski mi okusak? ahahah

negatif dedi ki...

neyini tartışcan (tartışacaksın), bırak insanlar özgürce okusun. kafaları ne kadarına basıyorsa o kadarını okusunlar. bize ne.

bukowski'yi biz de okuyalım. ama ters teper, bunu da biliyorum. yine de okuyalım.

ben sade okucam (okuyacağım). :)

metis dedi ki...

olm amma uzun uzun yazmışsınız adam hakkında. ne gerek var adam sarhoş lan işte bırakın. siz yolunuza bakın :)

Adsız dedi ki...

ben hem hesse'yi çok severek okuyorum hem bukowski'yi şimdi bende mi sorun var ?