Işık akılla oyun oynamamalı...Bir yanıp bir söndüğünde geride bıraktığı izleri düşünmeli...
Aklın önünde duran işareti belirginleştirmeli...Bunun görevi o...Oyun oynamak değil...
Işık artık dumanın içinden de geçmiyor...Dumana kendi rengini vermekten çekiniyor...Işık bonkör olmalı...Kıskanmamalı yansıttığı damlaları...
Işığın yansıttığı o ışık hüzmeleri çarpabilecek "nesne" bulamadığından yalnız bu kadar...Kıskançlığı bu yüzden...O şahane görsel oyun, dumanından içinden geçip insana çocuksu bir haz veren o heyecanı saklıyor elinde büyük bir kibirlilikle...Oysa o paylaştığında büyüyor ışığını...
Farkında olmadan içiçe geçtiği dumanı yokediyor...Duman yükseliyor, içinden geçmeyen her bir hüzme için havada hırçınca yükseliyor...Maviliği rahatsız edercesine inatla aranıyor...
Artık havada keyifle salınan duman, isten büyük bir iz bırakarak yokoluyor...Hava onu yutuyor...
Işık aşağıda gizlenip dumanın yokoluşunu izledikten sonra garip bir hazla gülümsüyor havaya...Gizleniyor...Çünkü havada güneş var...Yokolması mümkün mü?
(Not: 26 Nisan 2007 Pazartesi tarihli günce)
1 yorum:
kendi kendime yorum yapayım canım sıkıldı. şimdi ben bu saçma sapan yazıyı buraya zamanında bir sebep yüzünden koymuştum. aradan yıllar geçtikçe, üslubumda meydana gelen değişiklikleri görmek içindi aslında. aslında yazı bile değildi bu, zamanında bana da hoş gelmiş olabilir de, bugün açısından değerlendirdiğimde gerçekten önceden kötü şeyler de yazmışım ben diyorum. ben bunu niye açıklıyorum şimdi onu da bilmiyorum yazmak istedim sadece.
Yorum Gönder